35,1761$% -0.01
36,7640€% 0.01
44,4039£% 0.28
2.956,17%-0,72
4.803,00%-0,55
3316626฿%-2.27995
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, terör örgütü PKK/YPG’nin DEAŞ’ı Batı ülkelerine karşı bir şantaj unsuru olarak kullanmasını ve Suriye’deki yeni sürecin terörle mücadelede taşıdığı önemi AA Analiz için kaleme aldı.
Batı’nın Suriye’de PKK/YPG ile kurduğu iş birliği, DEAŞ ile mücadelenin temelini oluşturdu. Bu ilişki, PKK/YPG’ye Suriye’de çeşitli fırsatlar sağladı. Örgüt, ABD’nin askeri desteği sayesinde DEAŞ’a karşı kontrol ettiği toprakları genişletti ve Avrupa’nın maddi yardımları ile bu bölgelerde kalıcı bir varlık gösterebildi.
DEAŞ’ın Suriye’deki alan kontrolü, Mart 2019’da Bağuz’un düşmesi ile sona erdi. Ancak PKK/YPG, Batı’dan destek almayı sürdürmek ve dikkatleri üzerinde tutmak için yeni bahanelere ihtiyaç duydu. Bu doğrultuda, DEAŞ’ın varlığını gündemde tutmaya devam etti.
PKK/YPG, DEAŞ’ın bölgedeki varlığını sona erdirmiş olmasına rağmen bu örgütün hâlâ stratejik bir tehdit olduğuna dikkat çekti ve güçlenebileceğini öne sürdü. Tarihsel olarak güvenlik açıkları oluşturarak DEAŞ’ın aktif olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ayrıca, yakalanan DEAŞ’lı militanlar üzerinden kendisine alan açmaya gayret etti. PKK/YPG’nin, elinde tuttuğu DEAŞ’lı militanları üzerinden sağladığı üç temel fırsat bulunuyor.
-DEAŞ’IN VARLIĞI PKK/YPG’YE NASIL FIRSATLAR SUNDU?
Birincisi, yakalanan DEAŞ üyesi militanlar arasında 50’den fazla ülkeden gelen kişilerin bulunması, kendi vatandaşlarıyla ilgili meselelerin çözümü için bu ülkelerin PKK/YPG ile temas kurmasına yol açtı. Bu durum, örgütün uluslararası alanda tanınma ve meşruiyet kazanma çabalarına katkı sağladı.
İkinci olarak, kendi vatandaşı olan DEAŞ’lı militanlar ve ailelerinin geri alınmasında isteksiz olan ülkeler açısından PKK/YPG, gardiyan rolünü üstlenmeye başladı. Bu yolla Batılı ülkeler nezdinde işlevsellik kazanmaya çabaladı. Son olarak, Suriye’deki 24 farklı kamp ve hapishanede DEAŞ militanları ve ailelerinin gözetim altında tutulması, PKK/YPG’nin bu tehdit üzerinde kontrol sağlayabileceğini zihinlere yerleştirmeye yönelik bir strateji olarak görüldü.
Normal şartlarda, teröristleri yargılamak ve tutuklamak, sorumlu bir aktörün yerine getirmesi gereken asli görevlerindendir. Ancak PKK/YPG bu sorumluluğu devraldığında, durum şantaj aracı haline geldi. Ayrıca PKK/YPG, DEAŞ’lıların tutulduğu hapishanelerin ve ailelerinin kaldığı kampların güvenliğini sağlamakta da yetersiz kalmaktadır.
Örneğin, Ocak 2022’de Haseke ilindeki Sina hapishanesine düzenlenen bir operasyonla, 100’e yakın DEAŞ militanı serbest kalmıştı. Bu durum, PKK/YPG’nin hapishane güvenliğini sağlama kabiliyetinin olmadığını ya da bilinçli bir şekilde güvenlik açığı yaratarak DEAŞ tehdidini canlı tutma çabası içerisinde olduğunu gösteriyor.
Kampların güvenliğinden sorumlu PKK/YPG militanlarının deradikalizasyon ve rehabilitasyon süreçleri konusunda deneyimsiz olduğu görülüyor. Bu nedenle, bu kampların yönetimi profesyonel bir anlayışla gerçekleştirilemiyor. DEAŞ sorunu, sadece yerel düzeyde ötelendiği izlenimi veriliyor; bununla birlikte, kamplardaki kötü koşullar doğal olarak, DEAŞ militanlarının ailelerini daha fazla radikalleştiriyor.
Batılı ülkeler, kendi vatandaşı olan DEAŞ militanlarını ve ailelerini geri almakta tereddüt ediyor. Hapishanelerdeki DEAŞ militanlarının %90’ı Suriyeli ve Iraklılardan oluşmakta. Geri kalan %10 ise Batılı ve diğer ülke vatandaşlarından ibaret. Her ülke kendi vatandaşlarını geri alırsa, PKK/YPG’nin bu konuyu bir pazarlık unsuru olarak kullanma imkanı kalmayacaktır.
– DEAŞ İLE MÜCADELEDE MEŞRU AKTÖRLERLE İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ
Suriye’deki devrim, DEAŞ kampları ve hapishanelerinin yönetimi konusundaki yeni fırsatları beraberinde getirdi. Artık kriz sona ermişken, Suriye’deki yeni hükümet, ülke içerisindeki asli sorumlulukları almak istiyor. Suriye yönetiminin lideri Ahmed Şara, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı basın toplantısında kamp ve hapishanelerin güvenliği ile yönetimini üstleneceklerini bildirdi.
HTŞ’nin bu alanda İdlib’de edindiği önemli bir tecrübe olduğunu söylemek mümkün. HTŞ, İdlib’de DEAŞ ve El-Kaide hücreleriyle mücadele ederek bu unsurları büyük ölçüde etkisiz hale getirdi. Ayrıca HTŞ, tutukladığı radikal militanlara yönelik uyguladığı “ideolojik rehabilitasyon” programları ile bu kişilerin katı ideolojilerinden vazgeçmelerini sağlama amacı gütmektedir.
Bunun yanı sıra, PKK/YPG’ye yakın bir militan grubunun, DEAŞ’lı aileleri rüşvet karşılığında serbest bıraktığı yönündeki bilgiler de uluslararası raporlarda yer bulmuştur. Bu ailelerin başlıca durakları ise İdlib olmuştur. HTŞ, çocukları okula yönlendirirken, kadınlar rehabilitasyon programına tabi tutularak sosyal yaşama geri dönmelerine izin vermektedir. Buna ek olarak, kadınların takibi yapılarak 2 yılda bir güvenlik birimleriyle mülakat yapmaları zorunlu hale getirilmiştir. HTŞ, PKK/YPG’nin DEAŞ’lı aileler konusundaki politikasının sürdürülemez olduğunu ifade etmiş ve rehabilitasyon için uluslararası yardımlar talep etmiştir. Suriye yönetimi de bu alanda daha kapsamlı imkanlarla sorumluluk almayı hedeflemektedir.
Türkiye’nin Suriye’de terörle mücadelesindeki başarı faktörlerinden biri de PKK/YPG’nin DEAŞ’lı militanlar ve aileler üzerinden Batılı ülkelere yönelik şantajına son vermektir. PKK/YPG, Batı’ya sürekli olarak Türkiye’nin operasyonlarını durdurması için baskı yapılması gerektiğini; aksi takdirde DEAŞ ile etkin bir mücadele yürütülemeyeceğini iddia etmektedir. Örgüt, bu tehditle kamplar ve hapishanelerin kontrolünü sağlayamayacağını ileri sürmektedir.
PKK/YPG’nin bu tutumu, bir terör örgütü olması gerçeğiyle çelişmemektedir. Ancak esas sorun, Batı’nın DEAŞ kaygısının meşru olduğu bir ortamda ikinci bir terör örgütü ile iş birliği yapmayı düşünmesidir. PKK/YPG’nin DEAŞ’lıları serbest bırakma tehdidi, Batı’da kaygı yaratmaktadır. Ancak bu durumun kalıcı çözümü, meşru, niyetleri net olan ve kurumsal kapasiteye sahip aktörlerle iş birliği yapmaktan geçmektedir. Suriye’deki yeni yönetim bu açıdan önemli bir partner olabilir. Türkiye, Suriye’nin yeni yönetimine bu konuda her türlü desteği sunacaktır; bu destek yalnızca PKK/YPG ile mücadele değil, aynı zamanda DEAŞ ile mücadele kapsamında da verilecektir.
[Dr. Oytun Orhan, ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörüdür.]
*Makalelerdeki fikirler yazara aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Yeneroğlu, DEVA Partisi’nden istifa etti!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.