35,4730$% -0.02
36,5280€% -0.07
43,4406£% -0.02
3.072,60%-0,04
5.007,00%-0,08
3538651฿%3.52301
Dünyada en yüksek can kaybına neden olan bulaşıcı hastalık olarak bilinen verem, ölüm sebepleri arasında onuncu sırada yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2023 verilerine göre, küresel çapta 6 milyon erkek, 3,6 milyon kadın ve 1,3 milyon çocuğun da dahil olduğu toplam 10,8 milyon insan bu hastalığa yakalanmıştır. Her yıl dünya genelinde 1,2 milyon kişi verem nedeniyle yaşamını yitirmekte ve yarım milyon dirençli tüberküloz vakası kaydedilmektedir.
Türkiye ise veremle mücadele konusunda başarılı bir program yürütmekte olup, bu sayede tüberkülozlu hasta sayısı her yıl azalmaktadır. 2005’te 20 bin 535 olan vaka sayısı, son Türkiye Verem Savaş Raporu’na göre 2020’de 8 bin 925’e inmiştir. Bu yıl 5-11 Ocak tarihleri arasında gerçekleşen Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası çerçevesinde, bilinçlendirme kampanyaları aracılığıyla hastalığa dikkat çekilmektedir. Bu konuyu Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Ela Erdem Eralp ile ele aldık.
Verem hastalığının genel bulguları arasında halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı ve ateş gibi şikayetler yer almaktadır. Özellikle çocuklarda kilo alamama ve gece terlemesi de gözlemlenen belirtiler arasında bulunmaktadır. Akciğerlerin etkilenmesi durumunda ise iki haftadan uzun süren öksürük, balgam üretimi, kan tükürme, göğüs ve sırt ağrısı ve nefes darlığı gibi durumlar söz konusu olmaktadır.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Ela Erdem Eralp, “Solunum yoluyla bulaşıyor” ifadesiyle hastalığın bulaşıcı olduğunu vurguluyor. Tüberkülozun yayılma şekli hakkında ise şunları belirtiyor:
“Tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis adı verilen basille ortaya çıkar. Verem hastalarının hava yoluyla dışarıya saçtığı mikrop, sağlıklı kişilerin nefes almasıyla akciğerlere ulaşabiliyor. Akciğere yerleşen mikrop ya vücutta hapsediliyor ya da hastalığa neden oluyor. Sessiz veya gizli enfeksiyon olarak adlandırılan durumlar, bağışıklık sistemi düştüğünde hastalığa dönüşebiliyor.”
[Grafik: TRT Haber]
Verem en sık olarak akciğerleri etkilerken, diğer organlara da yayılabilme özelliğine sahiptir. Belirtilerinin haftalar hatta aylar içinde ortaya çıkabileceğini belirten Prof. Dr. Eralp, bu süreci şöyle özetliyor:
“Veremin genel bulguları arasında halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş ve gece terlemesi bulunmaktadır. Akciğerlerin tutulduğu durumlarda öksürük, balgam üretimi ve kan tükürme gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Özellikle uzun süre geçmeyen ve antibiyotik tedavisi ile düzelmeyen öksürükler, verem açısından dikkatle değerlendirilmelidir.”
Halen Güneydoğu Asya ve Afrika’nın güney kesimlerinde büyük bir salgın olarak varlığını devam ettiren verem, Hindistan gibi ülkelerde hastaların yüzde 26’sını barındırmaktadır. Endonezya, Çin, Filipinler, Pakistan gibi ülkeler de en çok hastanın bulunduğu ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye özelinde başarılı bir verem savaşı yürütüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Eralp, şöyle konuştu:
“Türkiye’de tüberkülozlu hasta sayısı her yıl düşmektedir. Nüfus artışına rağmen, verem sıklığı 2019’da yüz binde 13,5 iken, 2020’de bu rakam 10,6’ya gerilemiştir. Özellikle 5-14 yaş grubunda yüzde 72,1 oranında bir azalma gözlemlenmiştir. Bu başarıda erken tanı, hasta temaslılarının muayenesi ve koruyucu tedavi gibi önlemleri içeren verem savaş dispanserlerinin katkıları büyüktür.”
Verem hastalığı her yaş grubunda kendini gösterebilmektedir. Ancak erkeklerde hastalık kadınlara göre daha sık görülmektedir. 14 yaş altı çocuklar, hastaların yalnızca yüzde 4,4’ünü oluşturmaktadır. 65 yaş ve üzeri bireyler ise en fazla verem vakası görülen yaş grubudur. Prof. Dr. Eralp, risk gruplarını şu şekilde açıklıyor:
“Bebekler, küçük çocuklar, bağışıklığı baskılayan hastalıkları bulunan kişiler ve HIV taşıyıcıları verem için daha fazla risk taşır. Özellikle 5 yaşından küçük çocuklarda verem mikrobunu alıp hastalık geliştirme olasılığı yüksektir. Sessiz ya da gizli verem, bu gruptaki bireylerde bağışıklık sisteminin zayıflaması durumunda aktif hale gelebilir.”
Veremin bulaşma şekli üzerine vurguda bulunan Prof. Dr. Eralp, “Hastanın solunum yoluyla dışarıya saçtığı mikroplar, sağlıklı bireyler tarafından akciğere alınabiliyor. Mikrop akciğere geldiğinde, vücutta hapsolabilir ya da hastalığa dönüşebilir.” şeklinde değerlendirmelerde bulunuyor.
Peki veremden korunmak için ne yapılmalı? Prof. Dr. Eralp, şu şekilde yanıtlıyor:
“Verem gibi solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan korunmak amacıyla, verem hastası olan bireylerle temastan kaçınmak ve uzun süre aynı ortamda kalmamaya özen göstermeliyiz. Aktif verem hastalarının bulaşıcı olabileceğinden dolayı tedavinin ilk dönemlerinde izolasyona ihtiyaç vardır. Ayrıca, sağlık bakanlığının önerdiği BCG aşısının çocuklara uygulanması gerekir.”
Tedavi süresi hastalığın tipine ve etkilediği organa göre 6-12 ay arasında değişir. Bu süreçte düzenli tedavi oldukça önemlidir. Eğer verem tedavi edilmezse hastalık ilerler, akciğer dışında diğer organlara yayılabilir ve ciddi sonuçlarla karşılaşılabilir.
Veremle temas eden çocuklar başta olmak üzere hasta yakınlarına tarama yapılması gerekmektedir. Ayrıca, risk grubundakilere koruyucu tedavi başlanmasının gerektiğini belirten Prof. Dr. Eralp, “Öksürürken ağız ve burun bir mendille kapatılmalı, kullanılmış mendil hemen atılmalıdır. Tedavinin başlangıcında maske kullanımı zorunlu olup, kapalı ve az havalanan ortamlardan kaçınılması gerektiği unutulmamalıdır. Ortamlar sık sık havalandırılmalı ve kişisel hijyen kurallarına titizlikle uyulmalıdır.” şeklinde önerilerde bulunmaktadır.
[Fotoğraf: Getty Images]
Verem tanısı, mikropların vücut sıvılarında (örneğin balgamda) tespit edilmesiyle konulabilir. Ancak çocuklarda mikrop yoğunluğu az olduğundan bu tanı koymak daha zordur. Prof. Dr. Eralp, çocuklarda tanı için şu noktaları vurgulamaktadır:
“Klinik bulguların yanı sıra veremli bireyle temas geçmişi, akciğer grafisi, gerekirse bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri ve deri testi gibi tarama testleri kullanılarak tanı konulmaktadır.”
Tüberküloz hastalığı tedavi edilebilir ve önlenebilir bir rahatsızlıktır. Sağlık Bakanlığı, tedavi ilaçlarını ücretsiz olarak sunmaktadır. Tedavi, verem savaşı dispanserleri tarafından yürütülmekte, ağır vakalar ise hastaneye yatırılarak tedavi edilmektedir. Çocuk vakalar için İstanbul’daki Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi hizmet vermektedir.
Verem tedavisi uzun bir süreç olup, ilacın düzenli ve uzun süreli kullanımı gerekmektedir. “Tedavi süresi, hastalığın etkilediği organa ve türüne göre 6-12 ay arasında değişir” diyen Prof. Dr. Eralp, bu süreci şu şekilde açıklamaktadır:
“Bulaşıcılığı önlemek ve hastalığı tedavi etmek için yoğun bir tedavi sürecine bağlı kalmak çok önemlidir. Tedavi edilmeyen verem hastaları, hastalığı çevrelerine yaymakta ve durumu ağırlaştırmaktadır. Tedavinin yarım bırakılması veya düzensiz kullanım, bakterinin direnç geliştirmesine yol açabilir.”
Tedavi sürecine dahil olan hasta yakınlarına ise özel önlemler gerekmektedir. Prof. Dr. Eralp, “Gizli/sessiz veremin aktif hale gelmemesi için, risk grubundaki bireylere koruyucu tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavi sürecinde kullanılan ilaç, hastanın bağışıklık durumuna göre 6-9 ay sürmektedir.” şeklinde bilgi vermektedir.
Dijital Sağlıkta Yeni Dönem: Tetkikler Kolaylaşıyor!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.