35,4947$% 0.04
36,6768€% 0.24
43,6199£% 0.21
3.074,15%0,04
5.009,00%0,08
3532494฿%3.13205
Dünyada en çok can kaybına neden olan bulaşıcı hastalık olan verem, tüm ölüm nedenleri arasında onuncu sırada bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2023 verilerine göre, dünya genelinde 6 milyon erkek, 3,6 milyon kadın ve 1,3 milyon çocuk dahil toplam 10,8 milyon kişi verem hastalığına yakalanmıştır. Her yıl 1,2 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybederken, yarım milyon dirençli tüberküloz vakası kaydedilmektedir.
Türkiye, veremle mücadelede etkin bir program yürütüyor ve böylece tüberkülozlu hasta sayısı her yıl düşmektedir. 2005 yılında 20 bin 535 olan toplam vaka sayısı, 2020 yılında 8 bin 925’e gerilemiştir. Bu yıl 5-11 Ocak tarihleri arasında düzenlenen Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası kapsamında bilinçlendirme kampanyaları ile halkın dikkatinin bu hastalığa çekilmesi amaçlanmıştır. Veremle mücadele konularını Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Ela Erdem Eralp ile ele aldık.
Veremin genel bulguları arasında halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama, ateş ve gece terlemesi bulunmaktadır. Akciğerlerde enfekte olmuş durumlarda ise iki haftadan uzun süren öksürük, balgam, kan tükürme, göğüs-sırt-yan ağrısı ve nefes darlığı gibi belirtiler görülebilmektedir.
Halk arasında “ince hastalık” olarak bilinen verem, tüberkülozun bulaşıcı bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Eralp, hastalığın yayılma mekanizmasını açıklamaktadır: “Tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis bakterisi ile oluşmaktadır. Verem hastasının solunum yoluyla havaya saçtığı mikroplar, sağlıklı bireyler tarafından alınıp akciğerlere yerleşir. Mikrobun akciğere ulaşması durumunda ya vücutta hapsedilir ya da hastalık oluşur. Sessiz veya gizli enfeksiyonu (latent tüberküloz) olan bireylerin onda biri, özellikle bağışıklıkları düştüğünde ilerleyen tarihlerde hastalığa yakalanma riski taşımaktadır.”
[Grafik: TRT Haber]
Verem en çok akciğerleri etkiler, ancak diğer organlara da yayılma potansiyeli vardır. Peki, veremin belirtileri nelerdir? Prof. Dr. Eralp, “Verem belirtileri haftalar veya aylar içinde kendini gösterir” diyerek ekliyor: “Genel bulgular arasında halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama, ateş ve gece terlemesi bulunmaktadır. Özellikle iki haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, göğüs, sırt ve yan ağrısı ile nefes darlığı yaşayan bireylerde verem düşünülmelidir.”
Verem, günümüzde halen Güneydoğu Asya ve Afrika’nın Güney yarısında büyük bir salgın olarak devam etmektedir. Örneğin, Hindistan dünyadaki verem hastalarının yaklaşık yüzde 26’sını barındırıyor. Endonezya, Çin, Filipinler, Pakistan, Nijerya, Bangladeş ve Güney Afrika gibi ülkeler en fazla vakalara sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye, bu noktada önemli bir başarı elde etmiş durumda. Prof. Dr. Eralp, “Türkiye’de başarılı bir verem savaş programı yürütülüyor” diyerek şunları ifade ediyor:
“Türkiye’deki tüberkülozlu hasta sayısı her yıl azalma göstermektedir. Nüfus artışına rağmen, verem sıklığı 2019 yılında yüz binde 13,5 iken 2020 yılında yüz binde 10,6’ya gerilemiştir. 2020 yılında yaş gruplarına göre olgu hızlarındaki azalma en fazla 5-14 yaş grubunda yüzde 72,1 olarak kaydedilmiştir. Erken tanı, tedavi ve hastaların izlenmesi gibi unsurları içeren bütüncül programlar, verem savaş dispanserlerinin büyük katkıları ile bu başarıyı mümkün kılmıştır.”
Verem hastalığı tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Yeni verilere göre, erkekler arasında kadınlara göre daha fazla oranda hastalık tespit edilmektedir. Hastaların yüzde 4,4’ü 14 yaş altı çocuklardan oluşurken, en fazla 65 yaş ve üzerindeki bireylerde rastlanmaktadır. Prof. Dr. Eralp, risk grubu hakkında şu bilgileri veriyor:
“Bebekler, küçük yaş çocuklar, bağışıklığı baskılayıcı tedavi görenler, HIV taşıyan bireyler ve kronik hastalığı olanlar verem için daha yüksek risk taşımaktadır. Yaş küçüldükçe verem olma olasılığı artmaktadır. Özellikle 5 yaş altı çocuklarda verem mikrobunu aldıktan sonra hastalık gelişme riski, menenjit ve miliyer tüberküloz (verem mikrobunun vücuda yayılması) görülme olasılığının yüksek olduğu unutulmamalıdır. Sessiz tüberküloz, bu gruptaki bireylerde bağışıklık durumu zayıfladığında aktif hale gelebilir.”
Veremin bulaşıcı doğasına dikkat çeken Prof. Dr. Eralp, bu mikropların hastanın solunum yoluyla aktif hale gelmesi ile sağlıklı bireylere geçebileceğini belirtmektedir. Akciğerlere giden mikrop, vücutta hapsedilip sessiz kalabileceği gibi, hastalık yapma potansiyeli de taşımaktadır. Özellikle aile bireyleri arasında hastalığın hızlı yayılma riski bulunduğunu vurgulamaktadır.
[Fotoğraf: Getty Images]
Peki, bu bulaşıcı hastalıktan korunmak için ne tür önlemler alınmalıdır? Prof. Dr. Eralp şu önerilerde bulunmaktadır:
“Verem gibi solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan korunmak için verem hastaları ile yakın temastan kaçınılmalı ve bu bireylerle aynı ortamda uzun süre kalınmamalıdır. Aktif veremi olan hastaların tedavi sürecinin ilk aşamalarında izolasyon uygulanmalıdır. Bu süreçte hastaların maske takması da oldukça önemlidir. Ayrıca, çocuklara BCG aşısı yapılması önerilmektedir.”
Tedavi süresi hastalığın tipi ve tutulum yerine göre 6-12 ay arasında değişmektedir. Hastaların tedaviye uyumu, bulaşıcılığı önlemek ve hastalığın seyrini kontrol altına almak açısından kritik öneme sahiptir. Tedavi edilmediği durumlarda hastalık, akciğer dışında diğer organlara da yayılabilmekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir.
Veremli hastalarla temasta bulunan, başta çocuklar olmak üzere risk grubundaki bireylere tarama yapılması gerekmekte, bunun yanında koruyucu tedavi de uygulanmalıdır. Prof. Dr. Eralp, “Öksürme veya hapşırma esnasında ağız ve burun bir mendille kapatılmalı ve kullanılmış mendil derhal çöp kutusuna atılmalıdır. Başkalarını korumak amacıyla tedavi sürecinin başlangıcından itibaren maske kullanılmalıdır. Ağız ve burnun maskenin içinde kalması sağlanmalıdır. Kapalı ve az havalandırılan alanlarda bulunmamalı ve ortam sık sık havalandırılmalıdır. Eller sık sık su ve sabun ile, en az 20 saniye boyunca yıkanmalıdır. Eğer su ve sabun bulunmazsa alkol bazlı el dezenfektanı kullanılmalıdır.”
Verem tanısı, mikrobun balgam gibi vücut sıvılarında tespit edilmesi ile konulmakta, fakat çocuklarda mikrobun yoğunluğunun az olması ve balgam çıkaramama gibi sorunlar nedeniyle tanı koymak daha zordur. Prof. Dr. Eralp, çocuklarda tanı koyma aşaması için klinik şüpheye dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Veremli bireylerle temas öyküsü, akciğer grafisi ve gerekli durumlarda bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri, mikrobun vücut sıvılarında gösterilmesi ve gereken testler ile tanı konulmaktadır” demektedir.
Tüberküloz, artık tedavi edilebilen ve önlenebilir bir hastalık haline gelmiştir. Hastaların tedavi süreçleri Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak desteklenmektedir. Ağırlıklı durumlarda tedavi hastanede yapılmaktadır. Çocuk vakalar için İstanbul’da Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hizmet verilmektedir.
Verem hastalığı, uzun bir tedavi süreci gerektiren bir rahatsızlıktır. “Tedavi, düzenli ve uzun süreli birden fazla ilaç kullanmayı gerektirir; ilk 2 ayda 3 ya da 4 ilaç, ardından 2’li ilaç tedavisi uygulanmaktadır” açıklamasında bulunan Prof. Dr. Eralp, süreci detaylandırmaktadır:
“Tedavi süresi hastalığın türüne ve tutulum yerine bağlı olarak 6-12 ay arasında değişiklik göstermektedir. Bulaşıcılığı önlemek ve hastalığı tedavi etmek için bu yoğun tedaviye uyulması şarttır. Tedavi edilmediği takdirde, hastalık ilerleyebilir ve akciğer dışında diğer organlara da yayılabilmektedir, hatta ölümle sonuçlanabilmektedir. Tedavi edilmeyen hastalar, bulaşıcı özelliklerini korudukları için çevrelerine hastalığı yayma riski taşımaktadır. Tedavinin yarıda kesilmesi veya düzenli ilaç kullanmamak, mikrobun direnç kazanmasına neden olabilmektedir.”
Tedavi sürecinin önemli bir diğer yönü ise hastalarla temas eden yakınlarına yöneliktir. Prof. Dr. Eralp, “Gizli veya sessiz veremin aktif hale gelmesini önlemek amacıyla aktif veremi olan bireylerle temas eden çocuklara ve risk gruplarına koruyucu tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavi, verem tedavisinde kullanılan bir ilacın hastanın bağışıklık durumuna bağlı olarak 6-9 ay süreyle uygulanması şeklinde olmaktadır” şeklinde açıklamaktadır.
Veremle Mücadelede Türkiye’nin Başarısı ve Önemli Veriler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.