İsrail’in Kirli Planları: Suriye’de Kaos Peşinde

İsrail ve Batı dünyası, Esad sonrası yeni Suriye için Türkiye’nin önderlik ettiği demokratik ve çoğulcu bir yönetimin kurulması çabasını sabote etmek amacıyla kirli bir işbirliği içerisindedir. Bu süreçte, ABD “iyi polis” rolünü üstlenirken, Almanya ve Fransa’nın liderliğindeki Avrupa, siyonist İsrail’in Suriye’yi parçalama planına yönelik “sözde insan hakları, azınlıkların korunması ve kadın haklarının savunulması” temalarına dayanan emperyalist bir diplomasi yürütmektedir.

İsrail, işgalci ve sömürgeci projelerini uygulamak için saha çalışması yapmaktadır. Suriye’yi tam olarak parçalayamayacağını anlayan siyonist rejim, bu kez YPG ve Dürziler aracılığıyla ülkeyi Lübnanlaştırma çabası içerisine girmiştir. Aynı zamanda Türkiye başta olmak üzere bölgedeki diğer aktörlere gözdağı vermek amacıyla çeşitli raporlar ve haritalar yayımlamaktadır.

Suriye’nin Libya, Irak, Yemen ve Lübnan gibi kaosa sürüklenmesi hedefine ulaşmak için İsrail, ülkenin askeri altyapısını tahrip eden saldırılar gerçekleştirmektedir. “Başarı Oku” adı verilen operasyonlar çerçevesinde, 8 Aralık’taki devrim sonrası Suriye’nin askeri gücünün %80’ini ortadan kaldırdığı belirtilmektedir.

***

Suriye’deki işgali genişleten İsrail, siyasi düzeyde de YPG üzerinden Kürtler ve Dürzileri kışkırtarak yeni yönetimle bu grupları karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Böylelikle Libya, Irak ve Yemen’deki rejimlerin çöküşüne benzer bir parçalanma sürecinin Suriye’de de yaşanmasını amaçlamaktadır.

İsrail’in müdahaleleri, Suriye’yi iç ve dış çekişmelerle başa çıkmakta zorlanan başarısız bir devlete dönüştürmeyi hedefliyor. Bu süreç, ulus inşasına odaklanan yeni yönelimlerle işgal altındaki toprakları kurtarmaya çalışan grupları karşı karşıya getirerek istikrarlı bir hükümet kurulması gayretlerini engelleyecektir. Aynı dinamik, daha önce İsrail işgali altında olup istikrarsızlık yaşayan Lübnan’da da görülmüştü.

İsrail işgaline karşı mücadeleye öncelik vermek, erken yenilgilere ve daha fazla karmaşaya sebep olabilecektir. Bu durum, Şam’daki hükümeti ülkenin ulus inşa sürecine yönelik kritik kaynaklarını harcamaktan alıkoyabilir. Her iki senaryoda da İsrail bu süreçten karlı çıkacaktır; geriye sadece parçalanmış bir Suriye kalacaktır.

***

Bu acımasız paradoks, İsrail’in işgali altındaki Suriye’yi yeniden inşa etme kararlılığının, ülkeyi yeni bataklıklara sürüklemeyi hedeflediğini göstermektedir. Bu bağlamda, İsrail ile birlikte YPG ve Dürziler, Avrupa ülkelerinin Kürtlere ve Hıristiyanlara sağlamış olduğu destek, İran‘ın Alevi azınlıka yönelik yaklaşımı, Türkiye gibi ülkenin birliği ve bütünlüğünü müdafaa eden aktörlerine karşı geniş kapsamlı bir bölgesel strateji oluşturulmasının bir parçasıdır.

Açıkça görülmektedir ki, sömürgeciler ve onların taşeronları, Türkiye’nin Suriye’yi inşa çabalarını sabote etmek üzere her türlü kirli yöntemi devreye sokmaktan çekinmeyeceklerdir. Ancak, Türkiye’nin emirleri doğrultusunda, Suriye’deki gruplar arasındaki temasları yakından takip ettiğini belirtmekte fayda var. Umut, Türkiye’nin satranç ustası gibi hamleler yaparak emperyalist güçlere ve Suriye’deki acımasız paradoksu parçalayıp yok edebilecek adımlar atmasıdır.