35,3323$% -0.03
36,5192€% 0
43,6300£% -0.27
3.032,08%0,20
4.964,00%-0,06
3272968฿%-1.81062
Dava dosyasına göre, avukat Senem Ülküm Yılmazel’in babası Adnan Yılmazel, 2017 yılında “KOAH” (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) nedeniyle yaşamını yitirdi.
Yılmazel, babasının 50 yıldan fazla süre boyunca aynı marka sigarayı kullandığını, sigara içeriğindeki nikotin ve diğer maddeler yüzünden bağımlılığını aşamadığını ve bu nedenlerle vefat ettiğini öne sürerek, uluslararası bir sigara şirketine karşı Ankara 11. Tüketici Mahkemesi’nde 1 milyon liralık manevi tazminat davası açtı.
İlk derece mahkemesi, sigara şirketinin davacıya 10 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdikten sonra taraflar dosyayı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine taşıdı.
Daire kararında, sigara içen davacının babasının tütün ve ek kimyasallar nedeniyle bağımlı olduğu, uzun yıllar sigara kullanımı sonrasında KOAH hastalığına yakalandığı ve hayatını kaybettiği hatırlatıldı.
Amerika Yüksek Mahkemesi’nde görülen davalardan örneklerle, bu davaların Türk Hukuku açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, tıbbın ve bilimin kesin verileri ile belirlenen olayların Türk yargı uygulamasında göz ardı edilemeyeceği ifade edildi.
Davacının babasının 50 yıldan fazla süredir sigara kullandığına dair tanık beyanları ve dosya delilleri ışığında, 6502 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’a göre, üreticilerin insan sağlığına ilişkin asgari güvenlik şartlarını sağlamakla yükümlü olduğu vurgulandı.
Kararda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda “Bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, zarar görene uygun bir miktar manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir.” düzenlemesine de atıfta bulunuldu.
Davacının babasının ölümü ile davalı şirketin ürettiği ve ayıplı sayılabilecek ürün arasındaki bağlantıya dikkat çekilerek, zararın fiziksel boyutta ortaya çıktığı ifade edildi. Davalının davranışlarının üretime başladığı tarihten bu yana babanın sağlığına kayıtsız şekilde devam ettiği, nikotinin kullanıcıyı bağımlılık yapma kapasitesinin olduğu belirtildi.
Davalı şirketin, bilerek tehlikeli bir ürün üretmeye devam ettiği ve bağımlılığı artıran kimyasallar ekleyerek ürünü çekici hale getirdiği, ayrıca “light” sigara gibi ürünleri reklamlama yoluyla sunduğu ifade edildi. Bu durumun birçok insanın bağımlılığı nedeniyle ölüm riski taşıyan ayıplı bir ürünü pazarlama anlamına geldiği vurgulandı.
Kararda, davalı şirketin ürünün zararlarına ilişkin bilgilendirici uyarıları paketler üzerinde sunduğu, davalının mevcut mevzuata uygun üretim yaptığını kaydederek babanın tüm risklere rağmen sigara içmeye devam ettiğini öne sürdüğü belirtildi.
Buna rağmen, davalının Türkiye’de üretime başladığı tarihten itibaren babasının sağlığına uzun süre kayıtsız kalarak devam ettiği vurgulandı. Nikotinin bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle babanın hem fiziksel hem de psikolojik olarak savunmasız hale geldiği ifade edilerek, bu nedenle babanın sigara içmesi ile davalının eylemlerinin yan yana getirilemeyeceği aktarıldı.
Davalı şirketin, ölüme neden olabilecek yükümlülükleri olduğunu bilerek sigara üretmeye devam ettiğinin altı çizildi. Bu durumda, bağımlılığın bilindiği halde keyfi kayıtsızlık ile üretim ve arzın sürdürüldüğü kaydedildi. Babanın seçimlerinin davalıyı tazminat sorumluluğundan kurtaramayacağı, yaşam hakkının ihlalinin ise anayasal bir sorumluluk olduğu dile getirildi.
Üretici tarafından bilinen ayıplı ürün ve hizmetin tüketici tarafından satın alınmasının kendisini sorumsuz kılmayacağına vurgu yapıldı. Bu bağlamda, davalı tarafından üretilen tütün ürünlerinin bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle davacının babasının bağımsız irade ile seçim yapmasının mümkün olmadığı söylendi.
Daire, ilk mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu kaydederek, sigara şirketinin davacıya 500 bin lira manevi tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi.
BİK: Türk Basınına 64 Yıldır Tam Destek Süreci
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.