DOLAR

35,3751$% 0.06

EURO

36,5452% 0.11

STERLİN

43,6311£% -0.25

GRAM ALTIN

3.028,41%0,07

ÇEYREK ALTIN

4.968,00%-0,02

BİTCOİN

3329675฿%-1.19405

İmsak Vakti a 02:00
Ankara AÇIK
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Suriye’de Yeni Dönem ve Türkiye’nin Rolü

Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Cemil Doğaç İpek, Suriye’de yaşanan devrimi, bu devrimin uluslararası sisteme etkilerini ve Türkiye’nin konumunu AA Analiz platformu için kaleme aldı.

***

2011 yılında demokratik hak talepleriyle sokağa çıkan Suriye halkına, devrilen lider Beşşar Esed yönetimindeki Baas rejiminin ağır silahlarla yanıt vermesiyle birlikte iç savaşın patlak vermesi, kısa bir süre önce Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) Şam’a girmesiyle son buldu. 8 Aralık itibarıyla Suriye’de yeniden şekillenen siyasi gerçeklik, yeni süreçte hem ülke içindeki düzeni hem de uluslararası ilişkileri derinden etkilemesi beklenen bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Gelinen noktada, Suriye krizine dahil olan her aktörün, gerek vekil unsurlar aracılığıyla gerekse doğrudan müdahaleleriyle kendi konumlarını güçlendirmeye çalıştıkları gözlemleniyor. Türkiye açısından ise Suriye meselesi, Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biri olmuş durumda. Bu durum, yalnızca dış politikayı değil, iç siyaseti de derinden etkileyebiliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin Suriye krizinin başından itibaren izlediği sürecin karmaşık ve kapsamlı bir analizinin yapılması, milli çıkarların korunması ve krizin çözümüne dair önerilerin geliştirilmesi açısından önem arz ediyor.

– DÜNYA DÜZENİ BÜYÜK BİR DEĞİŞİM İÇİNDE

Yaklaşık bin yıl boyunca varlığını sürdüren dünyanın mevcut düzeni, Voltaire’in deyimiyle “Kutsal Roma İmparatorluğu”, artık ne kutsaldır ne de Romalıdır. Günümüzde, 2,5 yüzyıl sonra varlığını sürdüren liberal dünya düzeninin de benzer bir çöküş sürecinde olduğu görülmektedir. Uluslararası düzene ait yönetim çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Bu bağlamda, dünyadan bir bütün olarak söz etmek giderek güçleşiyor. Koruma politikalarının yükselişi ve küresel ticaret müzakerelerinin sonuçsuz kalması, uluslararası sistemi zor durumda bırakıyor. Özellikle siber alanın ortaya çıkışıyla yeni güç dinamiklerinin oluştuğu gözlemleniyor. Bu durum, Orta Doğu ve Suriye’deki gelişmeleri anlamak için önemli bir bağ oluşturuyor.

Mevcut durum, 1939-1991 yılları arasındaki ideolojik kutuplaşma dönemine benzemiyor. Bugün yaşananlar, Birinci Dünya Savaşı öncesindeki dönemi anımsatıyor. Küresel ve bölgesel güçlerin yükselişi ve düşüşü, yeni bir milli güç savaşı çağını işaret ediyor. ABD, statükoyu korumak adına sürekli hamleler yaparken, Çin, İngiltere ve Türkiye gibi güçler, Amerika’nın hakimiyetine karşıt bir tavır sergiliyor. Ayrıca, Rusya ve Avrupa Birliği gibi çok uluslu yapılar ise geçmişteki konumlarını geri kazanmak istiyor. Bu noktada her iki taraf için korkutucu bir unsur olarak “radikal İslam” öne çıkıyor.

Dünya genelinde büyük bir ideolojik mücadelenin eşiğinde değiliz; mevcut durum, yeni güçlerin rekabeti ve ülkeler arasındaki ilişkilerin artık ideolojik haklılık yerine milli menfaatlere dayandığı bir dönemi işaret ediyor. Bu bağlamda, mevcut küresel düzende bir başat güç bulunmasına rağmen, bu güç diğerlerinin meydan okumanızla karşı karşıya kalmakta. Dolayısıyla, hem Suriye’de hem de uluslararası ortamda daha fazlasını görebilmek mümkün.

– SURİYE’Yİ NELER BEKLİYOR?

Kısa vadede, Suriye’nin tek başına toparlanması oldukça zor görünüyor. 13 yıldır süregelen iç savaş, ülke ekonomisini derinden sarsmış durumda. Ambargo altındaki Suriye, işsizlik ve üretim çöküşü nedeniyle yakıt ve gıda sıkıntısıyla karşı karşıya kalıyor. Tarih ve coğrafya, Sykes-Picot düzeninin bir parçası olan Suriye’nin, Türkiye’den destek almadığı takdirde Orta Doğu’nun çalkantılı merkezi olmaya devam edeceğini gösteriyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışından sonra bölgedeki karışıklıklar hala sürüyor.

Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, kısa vadede olmasa da uzun vadede Suriye’de kazanımlar elde etti. Devrilen Esed rejimi, azınlıklarla sınırlı bir iktidar yapısına sahipti ve İran’ın varlığı da bu durumu yalnızca pekiştiriyor. Türkiye, coğrafi avantajları sayesinde Suriye’ye askeri sevkiyat yaparak bölgedeki durumu lehine çevirebilecek konumda.

Suriye’deki gelişmeleri değerlendirirken, bölgedeki olayların Ukrayna, Balkanlar ve Avrupa ile bağlantılı olduğunu göz ardı etmemek gerekmektedir. Uluslararası düzende daha önce görülmemiş bir iç içe geçmişlik, pek çok durumu karmaşık hale getiriyor. Örneğin, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin amacı, Ukrayna’yı gölgede bırakmak ve göçmen akışını yönlendirerek Avrupa’ya karşı bir koz elde etmek olarak görülüyor. Bu aşamada Suriye’deki güç savaşları, devletler arası mücadelelerin yanı sıra devlet-altı yapıların da etkin olduğu yeni bir düzenin şekillenmesine neden olacak.

Türkiye, Suriye’de hadiselerin başladığı 2011 yılından bu yana Esed rejimi karşıtı hareketleri destekledi ve 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı ile terörle mücadele çerçevesinde doğrudan müdahale etti. Türk devleti, bu mücadelede önemli maddi ve manevi bedeller ödedi. Artık bu mücadele yalnızca Suriye halkının özgürlük arayışı olmaktan çıkmış, Türkiye için bir varoluş meselesi haline gelmiştir. Suriye’de olumlu bir tablo oluşması, Türk dış politikası açısından da geniş çaplı kazanımlar sağlayacaktır.

[Dr. Cemil Doğaç İpek, Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Sıradaki haber:

KVKK ve TİHEK’ten İnsan Hakları İçin İşbirliği!

HIZLI YORUM YAP